
2015 yılının son aylarında cadı ajandam hayli kabarıktı. Konserler, dinletiler, etkinlikler derken günlerim oldukça yoğun geçti… Ajandama kayıtlı üç konserden size özellikle bahsetmek istiyorum.
Önce Maslak TİM’de Sound Of Vienna konserine gittim. Ülkemizin son yıllarda nasıl kültürel bir erozyona uğradığını bir kez daha gözlemlemiş oldum böylece. Neden mi? Efendim şöyle anlatayım: Zorlu Center’da yer alan, bir çoğu orijinal performans bile olmayan ve bilet fiyatları uçuk kaçık olan gösterilere, sırf “göründüm” demek için giden bir kitle var. Tabii bu kitle, gerçek konserlere, müzik ziyafetlerine, biraz uzak kalmayı tercih ediyor. Zira, hem biletleri pahalı değil ki “aaa bak ben de oradaydım” demeye değmez hem zaten gitse de bir halt anlamayacağından hem de kendi çevresi de aynı boş kafalılıktan nasiplendiği için bu tip konserleri sevmiyor. Bu nedenle, maalesef koltukların bir çoğu boştu.
İlk konser, Avusturyalı bestecilerin eserlerinin yer aldığı Sound of Vienna’da, Avusturyalı bestecilerin eserleri, hem minik aryalar hem de küçük bale gösterileriyle seslendirildi. Gerçek sanatseverlerin gittiği bu konser, cidden kaçırılmaz olduğu gibi bilet fiyatları da mantık çerçevesindeydi. Özellikle orkestra şefinin yaşına rağmen, hem sahne hakimiyeti hem de seyirciler ile olan nazik iletişimi görülmeye değerdi.
Diğer konser ise, Sinatra & Friends alt başlıklı The Rat Pack Show gösterisiydi. İyi bir caz dinleyicisi olarak, Tipik bir 60’lı yıllar Las Vegas gösterisi tadında olan şovu beğendim özellikle Dean Martin tiplemesi son derece başarılıydı. Zorlu Performans Sanatları Merkezi tarafından Türkiye’ye getirilmiş olan bu şovda katılım oranı ya yukarıda bahsettiğim nedenlerden ya da ben çözemedim, Türkiye’de gerçek bir cazsever kitle var o yüzden lebalep doluydu.
Üçüncü konser ise beni benden aldı. Uzun zamandır Türkiye’de izlediğim en başarılı konser ve sahne şovuydu diyebilirim. İkinci Dünya Savaşı Fransa’sında geçen Le Spectacle Paris, tamamen Fransızca şansonlardan oluşmuş bir kabare gösterisiydi. Özellikle başrolde yer alan ve Edith Piaf’ı canlandıran Anne Carrere ve Jules Grison gerçekten görülmeye değerdi. Eğer bir yerde denk gelirseniz kesinlikle kaçırmayın derim.
Sadece konser meraklılarının ve Fransızca bilenlerin rağbet ettiği bu konser sizin de tahmin edebileceğiniz üzere dolu değildi.
Buradan bir çift lafım da TİM yöneticilerine. Öncelikle, dünya standartlarındaki sahne, ses ve ışık sistemi için, temiz tuvaletler, vestiyer, kuyruk oluşmayan büfe servisi, sigara terası için çok çok teşekkürler. Biz sanatseverler, böyle yerlerin çoğalmasını dört gözle beklerken, sizin de elinizde böyle kuvvetli şovlar varken, bunu sadece bir bilet aracı firmasının inisiyatifine bırakmak, ticari anlamda ne kadar doğru acaba? Birçok tanıdığım bu tip şovlardan bir haber! TİM olarak medya sponsorluğunuzu ve tanıtım ekibinizi gözden geçirmenizde fayda var gibime geliyor.
Bol konserli yeni bir yıl dileğiyle…
Sevgilerimle,
