
2008 yılına kadar, kedi gördüğümde cüssesine bakmadan, korkudan masaya çıkan bir insanın, bir ay içinde manyak bir kedisever olması mümkün mü? Evett.
Hayatım boyunca, klasik apartman çocuğu tadında yetiştirildiğim için, hayvanlarla aram hiç iyi olmadı, olamadı. Hatta o kadar uzaktım ki, ilkokul beşinci sınıfa kadar, tavukların dört bacağı olduğunu sanırdım, o denli yani !
Bırakın evde hayvan beslemek, bir metre mesafeden göz göze geldiğimizde bana kabir azabı yaşatan bu hayvanlarla aramız bir Bodrum sabahında şapşal bir sarman yavrusuna elimde bir metre sopayla, tavuk atarken düzelmeye başladı. (1,70’lik hatunun ortalama 15 cm. kedi yavrusundan korkması!) İşte o sarman yavrusu, bir zamanlar kürke bayılan bu bloggerı bir anda esir alıp, hayatına şimşek hızıyla girdi. (Kürk hakkındaki kibar! düşüncelerimi başka bir yazıda aktaracağım.)
Ortadan kaybolduğunda tam 72 saat beni ağlatan Lokum, bir zamanlar sırf kedi çıktı diye, mobilyaların kılıflarını değiştirecek kadar titiz annemi, 75 yaşına kadar değil kedi okşamak, görünce yolunu değiştiren babamı bile fethetti. (şu anda onların da bir kedileri var ve Şanslı kızları, babamın göbeğinde oturuyor.)
Lokumla başlayan maceram, iki yıl sonra, üstüne basılmış ve tekmelenmiş, omurgası zedeli bir minnakla devam etti. Çıtçıt kızım, gerekli tüm ameliyatlarını geçirdi ve şimdi turp gibi
Aradan bir ay geçmemişti ki yine bir Bodrum miniği Zeytin, yarısı kopuk kulağıyla girdi hayatıma. En son çılgınlığım 2014 yılı Haziran ayında şakır şakır yağmurda tam da penceremin önünde ağlayan beyaz bir yavru oldu. Sütlaç’la beraber kare ası tamamladım.
Tabii ilk etapta, evde dört kedi olduğunu duyanlardan aldığım klasik tepkiler ve benim kimi zaman sesli kimi zaman içimden verdiğim cevaplar;
Yorum 1: Dört kedi mi, manyak mısın?
– İnanmayacaksın ama, sayı saymayı biliyorum. O gözlerini devire devire dört deme bana ! ister dört ister 40, sana ne? Sen mi yemliyorsun?
Yorum 2: Ayyyyy kedi evi pisletmiyor mu?
(Zaten biz salağız hiç düşünemedik siz diyene kadar!)
– Günde bilmem kaç defa faşır faşır temizlenen, kumu pisken atarlı gözlerle bakıp, “ben buraya yapmam çabuk temizle burayı” nazarı atan bir mahluktan bahsediyoruz! Dolayısıyla, otomobillerin camından ambalaj, izmarit, bilumum çöp fırlatan, dairesinin önüne altı delik çöp torbalarını yığan, yetmedi tüm soy sop sülalenin ayakkabılarını paspas üzerine marifetmişçesine dizi dizi sıralayan, on dakika sonra gireceği denize utanmadan yatının sintinesini boşaltan, içtiği sigarayı balkondan iki parmak arası aşağı şutlayan, güya ibadet için girdiği ama ayak kokusundan tüm camiyi bozuk peynir kokusuna boğan, yaz aylarında bırak deodorant kullanmayı, su ve sabun ikilisinden bir haber pek saygıdeğer şehirli insanımızdan çok daha temizdirler. Her kedi sahibi bilir, kedilerin kumlarının düzenli aralıklarla temizlenmesi gerekir. Eğer kedinin kumu temiz ve kendi de travmatik değilse, ihtiyacını, olması gerektiği şekilde halleder. Evet bu nedenle KEDİLER KOKMAZ !
Yorum 3: Koltuklara zarar vermiyor mu?
– Diyelim kocanın/ babanın veya annenin salonda baş köşede bir koltuğu var ve her zaman bu koltukta oturuyor. Eee tabi gel zaman git zaman, o koltuğun minderi sahibinin izlerini taşımaya başlıyor. Veya çocuğun çikolatalı elleriyle koltukta dokunmadık yer bırakmıyor veya yardımcın tüm gücüyle elektrikli süpürgeyi haftada üç defa koltuklara bindiriyor. Bunlar zarar değil mi? Ne yapacaksın, koltuk zarar gördü diye, çocuğunu aileni kapının önüne mi koyacaksın ? Al bir tırmalama tahtası bitsin gitsin… Ben daha kedi maceramın başındayken, konu hakkında bu kadar profesyonel değildim. Baktım koltukları iştahla paralıyorlar, aldım elime boş bir sprey, içine sıktığım limon suyunu ve limon kolonyasını karıştırarak günde en az beş defa koltukları spreyledim. Sonuç : koltuklar unutuldu gitti, yerini evin çeşitli kısımlarında yer alan oyun ve tırmalama tahtaları aldı. Koltuklarımı tırmalamaya devam etseler miydi ? Ne yapayım gülü seven dikenine katlanır. Evet bu nedenle KOLTUKLAR ZARAR GÖRSE BİLE UMRUMDA DEĞİL !
Yorum 4: Her yer tüyyyy, ıyyyyyyy !
Kediler, yılın belirli dönemlerinde tüy dökerler. Bu malum ama her evcil kedi sahibi bilir ki, aşıları düzenli yapılan kedilerin bu tüyleri zararsızdır. Ben kendi adıma, yaz aylarında kedimi de traş ettiriyorum. Hem onlar rahat ediyor hem de tüy sorununu ortadan kaldırmış oluyoruz. Öte yandan, lavaboda göreceğim bir insan kılı bence daha sinir bozucu. Gittiği restaurantlarda, havaalanlarında, istasyonlarda son derece rahat takılanların, tüm aşıları yapılmış kedinin tüyünden bu kadar ıyyyyylanması da çok komik ! Kedilerimiz bir pelüş oyuncak değil, evimizin bir ferdi. Kıl tüy konusu bu kadar rahatsız ediyorsa, DIŞARDA GÖRÜŞÜRÜZ BU KADAR KOLAY
Yorum 5: Yazık yazık, sokakta bu kadar aç çocuk varkennnnnn…
– Al işte tipik demagoji ! Tek cevap: BANA NE? Evet, yanlış okumadınız ! Elimden geldiğince maddi yardıma muhtaç çocuklara destek olmaya çalışıyorum. Hem maddi hem manevi olarak. Ancak bir de şu var. Bu benim hayatım ve eğer canım kedilerime para harcamak istiyorsa bu da benim kararım. Ülkemizde yaşanan yoksulluğun sebebi ben değilim (sebebi herkesçe malum!) Bu büyük problem, kişilerin değil devletin aynı zamanda hükümetlerin çözebileceği ancak şimdiye kadar birkaç ülke hariç çözüm yolunun Vatikan sırları gibi saklı tutulduğu bir sorun. Öte yandan, bakamayacağından fazla çocuk yapıp “dövvvvletttt baksın bana neğğğ” diyip sokağa salan, tek kuruş vergi vermeyen, bir çoğunun kaçak elektrik ve su paralarını biz sade vatandaşların tıpış tıpış ödedediği, uçkuruna düşkün cahillerin çocukları da açıkçası umrum değil. Ayrıca benim paramın muhasebesi sana mı kaldı? Madem o kadar hayır sevdalısısın, sat arabanı ver parasını görelim…
Yorum 6: Hayvan giren ev cenabet olur !
– Bir: Benim evim ibadethane değil. İki : İnsanlar evime beni ziyarete geliyor türbe ziyareti veya dilek mendili bağlamaya değil. Üç : bu safsataları artık aş Allahaşkına ! O kadar rahatsız ediyorsa GELME BU KADAR, HATTA HİÇ GÖRÜŞMEYELİM !
Cadı ricası: Havalar çok soğuk. Lütfen ama lütfen, imkanınız dahilinde, kuytu köşelere mama bırakın. Su kaplarına iki damla zeytinyağı damlatın ki suları donmasın. Hayvanseverler tarafından yapılmış karton evleri, plastik barınakları kırmayın, çöpe atmayın. Unutmayın yuva yıkanın yuvası olmaz. Apartmanınıza, bahçenize sığınmış zavallıları tekmelemeyin, kovmayın.
Ya uzatmayın işte, sevin şu hayvancıkları. Bu kadar mı zor karşılıksız sevmek?
Sevgilerimle,
Duygularıma tercüman olmuşsunuz. ☺️
Sonuna kadar evet, hepsine…
Benim de içim cızz ediyor sokaktaki zor durumdaki tüm hayvanlara…
Ölümden dönen bir sokak kediciğine vuruldum ve o artık benim kızım :)) ve benim olmayan diğer nice niceleri hepsi için içim aynı sefkat ve ilgiyle dolu..
Sizin gibi insanların çoğalması temennisiyle ….