
2015 yılının ajandada yazılı son konserlerinden biri de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda Richard Clayderman konseriydi. Esasında büyük bir hayranı olmamakla birlikte gençlik yıllarımda popüler olan bu sanatçıyı kaçırmak istemedim.
Konser genel hatları ile, tipik bir Richard Clayderman konseriydi. Müziğini elektronik soundla harmanlayan Paris asıllı bu sanatçıya Türk müzisyenler başarı ile eşlik ettiler. Buraya kadar ilginç bir şey yok. Esas sıkıntı bundan sonra başlıyor. Konser öncesi zarif bir ses, konser esnasında flaşlı / flaşsız fotoğraf ve video çekimi yapılmamasını önemle rica etti. Ettiği ile de kaldı! Gördüm ki her Türk evladının içinde gizli bir Ara Güler veya Frederico Fellini yatıyor. Yarabbi, o nedir? Konserde ilk nota verildi, hoop flaşlar patladı. Tamam, amatör sanat sevgisine bağlayalım bunu ama biraz edep yahu! Anladık çektin ama tüm konseri çekmeye çalışıp yanında berinde oturanın gözüne flaşı dayamanın ne alemi var? Tabii Şark zihniyeti burada da devreye girdi. Konser salonu yöneticileri, kapı kenarlarına 20’lik genç kızlar dikmişler, “aman kim çekim yapıyorsa git yakasına yapış demişler” gariplere belli ki… Ama sorun şu, tüm konser boyunca, 1,65’lik kızlar, karanlık siluetleri ile, oradan oraya çaresiz tavuklar gibi koşuşturdu. Seyirciler tam konsantre olmuşken, durmaksızın uçuşan bu hanım kızlar sayesinde, konser mi izlediler yoksa tenis maçı mı bilemem. Ama benim başım döndü. İşin acıklı yanı, sadece sıra başlarına dert anlatabildiler. Hatta bir tanesi iyice abartmış, profesyonel kamera ile kah yerinde, kah kenarda bir güzel çekimini yaptı.
Performans sırasında, yapılan çekimlerin birgün kanlı biteceği konusunda ciddi şüphelerim var. Zira nasıl bazıları çekim yaparken işin cılkını çıkartıyor, bazıları da kraldan çok kralcı şekilde, çekim yapanları inanılmaz derecede kaba bir şekilde uyarıyor. Ondan sonra yandı gülüm keten helva. Yok sen ne karışıyorsun, yok dön önüne, yok ben mecbur muyum senin ışığını çekmeye vs. şeklinde bilumum atışmalar…
Kardeşim, biraz gerçekçi olun. “Kokmuş ete tuz, anlamayana söz kar etmez” denir, gerçekten de teknolojinin cebe girdiği bu dönemde, çekim yasağı uygulamaya çalışmak abesle iştigalden başka bir şey değil. Ancak belki, tümden yasak yerine, izleyicilere, “performans sonunda çekim yapabileceklerini, diğer izleyicilerin flaş ve çekimlerden rahatsız olduklarını ve bu konuda hassasiyet gösterilemesini” rica etmek belki de en güzel çözüm olacaktır. Böylece ne oradan oraya uçuşan görevliler ne en küçük ışıkta zıvanadan çıkan kızgın seyirciler ne de gayet rahat kimseyi takmadan çekim yapanlar bir ölçü olsa da engellenebilir.
Meraklısına: Bu arada “sen dırdır ediyorsun da nasıl çekim yaptın” diyenler için, arkamda kimse yoktu ve yanımdaki kişiden özür dileyerek ve ekranımı karartarak çekim yaptım. Bu da böyle biline..!
Sevgilerimle,