
Farkında mısınız, bir süredir özellikle “Hürrem Sultan” dizisinden bu yana, üstte gömlek, altta kot pantolon, ellerde telefon, arkadan baksan 21. yy. ön taraftan ise, Osmanlı Yeniçerisi suratlı bir sürü tip türedi. Son üç yıldır, bir “saç/sakal” dır gidiyor. Tabii bu kıl tüy mevzuu ülkemiz için cidden önemli. Yani bu sakalın kabası var, kirlisi var, devrimcisi var, çemberi var, topu var. Yetmedi, hepsinin de kendi içinde hem politik hem sosyal manası var. Yarabbi, kıl tüy değil ansiklopedi mübarek…
Sorun şu, ülkemiz geneli kara yağız ağırlıklı. Dolayısıyla, surat esmer üzerine bir de ekle simsiyah sakalları al sana gece feneri! Dışardan bakıldığında belli ki modern tiplerden bir kaç tanesine sordum “neden bu kara kara sakalları uzatıp Arap bedevilerine özeniyorsunuz” diye? Aldığım cevap “biz çok bebek yüzlüyüz o yüzden daha olgun bir hava veriyor” oldu. Oldu canım, bebek görmesek yiyeceğiz! Zaten yaşın belli, sen sakal uzatsan ne olur uzatmasan ne olur. Madem olgun olmak istiyorsun, çareyi kıl tüyde arayacağına aç biraz kitap oku, lisan öğren, seyahat et… Ne bileyim yap bir şey! Tamam, anladık dünyada böyle bir moda olabilir de bu modayı çıkaranlar zaten yumuş yumuş pembe beyaz Avrupalılar, onlar sakal uzatsa ne olur, alt tarafı tenleriyle iki ton kontrast yapar. Biz de öyle mi ya? (Her Türk Brad Pitt değildir!)
Sinek kaydı tıraşla düzgün efendi görünmek yerine, bedevi devşirmesi acemi oğlanların selamlaşmaları ise ayrı bir komedi. İnsan kendini nasıl hayvan yerine koyar anlamış değilim. Nedir bu tos tos boynuz tokuşturma sevdası? Kafalar birbirine vuruluyor, sakallar birbirine karışıyor bir hava bir hava… Efendim, bunun sebebi de erkeksi bir selamlaşmaymış. Haa eğer medeni bir şekilde el sıkışma efemineyse, o zaman iki kadeh içtikten sonra şapur şupur öpüşme ne oluyor?
Hayır, öyle bir hava ile, tokuşuyorlar ki on sene sonra, etrafta bel bel bakan beyin travması geçirmiş 30 yaş nesli göreceğimizden hiç şüphem yok. Hadi anladık, bit kadar tarih bilginle Osmanlı sultanlarına özeniyorsun, be mübarek biraz da bu padişahların, sanatçı kimliklerine özensene! Biri şair, diğeri hat ustası, kimi yazar, kimi bestekar… Yok illa ki kıl tüy!
Son bir kaç aydır tüm dünyada terör estiren Işidçilerin alamet-i farikası olan bu sakal, bizim kıl tüy sevdalısı gençlerimizin başını ağrıtacağa benziyor. Özellikle Avrupa’da başta havaalanları olmak üzere, tüm toplu taşıma araçlarında, mağazalarda vs. sakallılar direkt terörist muamelesi görüyor. İyi de oluyor… Adamlar zaten vize verirken, binbir dereden su getiriyorlardı şimdi de üstüne sakal tüy dikti. Diksin az bile!
Hiç aklıma gelmezdi bir gün ülkeme toptan “köse ol” diyeceğim ama valla artık etrafta mini mini kara sakallı acemi oğlanlardan içime fenalık geldi….. Umarım yakın zamanda, el sıkışan, kaşı gözü belli, temiz yüzlü erkeklerle yeniden karşılaşırım…
Sevgilerimle,