
Muhsin Ertuğrul ve Dünya Tiyatrolar bugünkü instagram bir kitap 1 mekan serimin konusu. Genelde, kısa instagram girişleri yapıyorum ama bu sefer biraz farklı. Muhsin Ertuğrul’un Türk Tiyatrosu ve Sineması için yaptıklarını özetlemek pek olası değil. O kadar renkli bir yaşamı var ki, hayretler içinde kaldım. “Benden Sonra Tufan Olmasın” tam bir biyografi değil. Daha çok Modern Türk Tiyatrosu nasıl zorluklarla kurulmuş onu anlatıyor.
1 kitap 1 mekan nedir?
1 kitap 1 mekan dizisi, okuduğum ve beğendiğim kitaplar arasında sevdiğim bir eserin, içinde geçen kimi zaman bir kimi zaman daha fazla mekanıyla, kısa ama ilginç yönlerini birleştirerek ortaya çıkardığım bir konsept. Gerçek bir kitap kurdu olduğum için ve kütüphanemde 3000’den fazla eser yer aldığından, bu seriyi yapmak hem çok keyifli hem de biraz zor. Keyifli çünkü kaynak çok. Zor çünkü özellikle Türkiye’de geçen eserlerde, maalesef orijinal mekanlara ulaşamıyorum. Nedeni çok acı: %99’u ya yanmış, ya yıkılmış ya da satılıp restorasyon adı altında hilkat garibesine dönüşmüş.
Muhsin Ertuğrul ve Anıları : Benden Sonra Tufan Olmasın
” Çocuktum, yaşamımı tiyatroya adadım: hem sevdiğim bir işte, bir sanat kolunda çalışmak için, hem de bu sanat dalının toplumun yüreğinde çiçekler açtıracağına inandığım için…” diyor Muhsin Ertuğrul.
Sinema ve Greta Garbo
Galatasaray Lisesinden, Paris, Moskova, Berlin, Stokholm, Kahire, New York, Los Angeles’a uzanan hayatında, sadece Modern Türk tiyatrosunu kurmakla kalmayan Muhsin Ertuğrul, aynı zamanda bir film yapımcısı hatta ilk filmini Almanya’da 27 YAŞINDA yönetmiş.
Fazla ipucu verip, kitabı okumak isteyenlerin keyfini kaçırmamayayım ama, Muhsin Ertuğrul’un Stokholm’de tanışıp aynı projede çalıştığı Greta Garbo ile İstanbul’da Rejans’ta yemek yemesi bir çoklarınca bilinmez. (Yani en azından ben hiç duymamıştım).
Osmanlı Hanedanının Tek Ressamı Abdülmecid Efendi
Muhsin Ertuğrul’un bir başka ilginç özelliklerinden bir tanesi de makyaj. Sahneye ilk adım attığı günden itibaren, tüm makyajını kendi yapan sanatçı, bu hünerinde o kadar başarılıymış ki, Veliaht Abdülmecid Efendi, seyrettiği oyundaki (Baykuş) oyuncuları kutlamak istemiş ve saraya çağırmış.
Resim tutkusuyla bilinen ve Osmanlı Hanedanın tek ressamı olan Abdülmecid Efendi, saraya gelen konukların arasında neden İhtiyar oyuncuyu göremediğini sorunca, Muhsin Ertuğrul, o ihtiyarın kendisi olduğunu söylemiş. Abdülmecid Efendi, bu yaşlıyı ocak başında resmetmek istediğini söyleyince, Muhsin Ertuğrul canlı poz vermek yerine, çeşitli açılardan çekilmiş fotoğraflarını Abdülmecid Efendi’ye vermiş. (Fotoğrafları ünlü gazeteci Sedat Simavi ile birlikte çektirmiş). (2013 yılında Son Halife ! Abdülmecid Efendi’nin isimli nü tablosu Avludaki Kadınlar 1 milyon 600 tl’ye satılmış)
Darülbedayi ve Muhsin Ertuğrul
Darülbedayi, Muhsin Ertuğrul’un hayatında önemli bir yere sahip. İlk 1914’de Şehzadebaşı’ndaki Letafet Apartmanında kurulan Darülbedayi (Güzellikler Evi demekmiş) kimi zaman destek kimi zaman köstek olmuş Muhsin Ertuğrul’a. Anılarında kurumlardan hep nefret ettiğini dile getiren sanat adamı, zamanın İstanbul Belediye Başkanı Cemil Topuzlu ile birlikte Darülbedayi’den Şehir Tiyatrolarını kurmuş ve ardından uzun yıllar Şehir Tiyatrolarını yönetmiş.
Muhsin Ertuğrul, Atatürk ve Modern Türk Tiyatrosu
11 Nisan 1930’da Ankara’da Marmara Köşkünde Atatürk’ün huzuruna çıkan Muhsin Ertuğrul’un, Ulu Önderden talebi bir Tiyatro Okulu olunca, Ulu Önder, yanındakilere dönüp, ” Efendiler… Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reisicumhur olabilirsiniz, fakat sanatkar olamazsınız. Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim “ diyerek tiyatro ekibini göstermiş ve bu şekilde 1936’da kurulacak olan okuldan Devlet Operası ve Devlet Tiyatrosu doğmuş.
Anılar ve Mekanlar
27 Mart Dünya Tiyatrolar Gününü kutlarken, Muhsin Ertuğrul’un Benden Sonra Tufan Olmasın diyerek kaleme aldığı Anılar’ında bahsettiği bir çok mekanın şimdi olmaması ne acı. Mesela şu Darülbedayi’nin ilk kurulduğu Letafet Apartmanı. Aynı zamanda 1923’de Türkiye Futbol Federasyonu’nun kurulduğu bina olan apartman 1950’de yerle bir edilmiş. Ya Türk Tiyatrosunun mihenk taşlarından, Darülbedayi’ye 54 yıl sahne olan Tepebaşı Dram Tiyatrosu?
O da tabii ki bir yangınla 1970 yılında kül olup gitmiş. Yerinde dikilen mimari facia bina için ben yorum yapmıyorum, aşağıdaki fotoğraf her şeyi anlatıyor.
1870’de Beyoğlu’nu kasıp kavuran yangın sonrası, elde kalan tek tiyatro sonradan Ses Tiyatrosu olarak hayatına devam eden (şeytan kulağına kurşun!), 1923 yılında Muhsin Ertuğrul’un ünlü Othello’sunu oynadığı Fransız Tiyatrosu.
Moskova günlerinden, bugün Çehov tiyatrosu da denen Moskova Sanat Tiyatrosu, Paris günlerinden Comedie Française ve Chatelet, İsveç seyahatinden Stokholm Devlet Tiyatrosu hepsi ama hepsi yerli yerinde.

Yazının en acı tarafı, kanımca, Atatürk’ün halkına emanet ettiği Marmara Köşkü’nün bugün yerinde yeller esmesi. Nedeni de öyle yangın vs değil. Efendim neymiş, orijinalliğini kaybettiği için yıkılmasını istemiş bir hanımefendi !!!!
Bir tarafta, Türk toplumunun gelişmesi, güçlenmesi için var gücüyle çalışan vatanseverler, bir tarafta da elde ne varsa ne yoksa yıkıp yakıp memleketi çorak bir çöle çevirmek isteyenler.
Maalesef Sn. Ertuğrul, siz Benden Sonra Tufan Olmasın dediniz ama ülke olarak yıllardır bitmek bilmeyen bir HORTUM yaşıyoruz….
