
Dijon’dan sabah çok erken saatte ayrıldık. La Route des Grands Crus olarak bilinen güzergah üzerinden Burgonya Bağ Rotası gezimize başladık. Côte d’Or yani Altın Yamaçlar dile bilinen bölgede yer alan bu güzergah için Djion – Beaune arası D974 numaralı yolu takip etmek gerekiyor. Côte d’Or, Côte de Nuits ve Côte de Beaune adındaki 2 bağ bölgesinin birleşimi: kırmızı şaraplarıyla CôteDe Nuits ve beyaz şaraplarıyla Côte de Beaune bölgeleri.

Burgonya Bağ Rotası 1. Durağımız : Vougeot
Bin yıldan daha uzun bir tarihe sahip Burgonya şarapçılığının önemli duraklarından Vougeot, aynı isimdeki şatosuyla ünlü.

Kırmızı şaraplarıyla ünlü şato Les Chevaliers du Tastevin’in (Şarap Kasesi Şövalyeleri) merkezi. İçinde Ortaçağ’da şarabın nasıl üretildiğini anlatan bir de müze var.
Senenin belirli dönemlerinde bir araya gelen şövalyeler, şatonun eskiden keşişlerin mahzeni olan kısmında, bugün 250 kişilik bir jüriyle Burgonya şaraplarını tadıp, derece ve ödül vermekteler. Bu mahzenin kuzey kapısı o kadar geniş ki devasa meşe fıçıları yuvarlayarak, duvarları inanılmaz kalın olan bu mahzene sokan keşişler, bölgenin en nadide şaraplarını üretmişler.

Clos Du Vougeot şatosundaki turumuz sonrası, direksiyonu bu sefer de Burgonya bölgesinin en önemli üzümlerinden Pinot Noir’ın ana vatanı sayılan Nuits-Saint-Georges’a çevirdim.
Burgonya Bağ Rotası 2. Durağımız: Nuits-Saint-Georges
Burgonya bölgesi ağırlıklı olarak (hatta neredeyse tamamı) beyaz şarap üzümleri ile ünlü ancak başta Nuits St. Georges olmak üzere, Gevrey Chambertin, Morey St. Denis, Chambolle Musigny ve Vosne-Romanée, Pinot Noir’ları ile kırmızı şarapseverlerin gözdesi.

Bahsettiğim bu köyler esasında içinde bir köy kilisesi, market, café, restaurant ve bir de mezarlığın bulunduğu en fazla 500 kişinin oturduğu köyler. Bu nedenle mola yeri olarak kendimize en büyük yerleşim birimi olan Nuits St. Georges’u seçtik.

Burgonya bölgesinin en önemli mahsullerinden Frenk üzümünün de büyük bir bölümünün yetiştiği Nuits St. Georges, 6 bin kişilik bir kasaba. Halkın tamamına yakınının ziraatle uğraştığı köy, mimari açıdan öyle ahım şahım değil ama neredeyse her köşe başında yer alan şarap dükkanları, tadım seansları bir şahane…
Nuits-Saint-Georges’da Şarap Tadımı
Biz tadım için, köyün en büyük şarapevlerinden Les Caves du Palais’yi seçtik.

Nuits-Saint-Georges’un en önemli şarap mahzenlerinden olan bu mekanda nefis bir tadım yaptım.


Şarap tadımının belirli bir sırası vardır. En basitinden en komplikesine doğru tadım yapılır. Les Caves du Palais’de dört tane kırmızı: 2014 rekoltesi Nuits St. Georges teruarından Domaine Du Palais Les Hauts Pruliers, ardından 2013 rekoltesi özel üretim Michel Saban, yine Domaine Du Palais’den bu sefer 2014 rekoltesi Coeur De Lion Aloxe Corton ve son olarak da bölgenin en önemli şaraplarından Vosne Romanée şaraplarını tattım.
Bu dört şaheser arasında tercihim, giriş yemeklerine güzel eşlik edeceğine inandığım rahat içimli Nuits St. Georges ile, dolgun gövdesiyle ana yemeklerle ideal eşleşen Aloxe Corton oldu.

Yaklaşık yarım saat süren tadım keyfimizden sonra, Burgonya bölgesine yapılan tüm turların ana merkezi olan Beaune kasabasına doğru yola çıktık.
Burgonya Bağ Rotası 3. Durağımız: Beaune
23 bin nüfuslu bu kasaba ismini, Asteriks’in Tanrısı Belenos’tan almış. Şarabın testi yerine meşe fıçılarda bekletilmesi geleneği de, Beaune’un gastronomi dünyasına bir armağanı ama esas ününü, Fransa’nın en çok gezilen tarihi mekanlarından biri olan Hospices De Beaune’a (Beaune Düşkünler Yurdu) ev sahipliği yapmasına borçlu. Öğle yemeği öncesi ilk durağımız, seyahatimizin son oteli olan ve kasabanın 2 km. dışında muhteşem bir bahçe içindeki şatodan devşirme otelimiz Chateau de Challenges oldu.
Chateau de Challenges, kendine ait bir parkın içinde yer alıyor. 3 katlı binadaki tüm odalar suit olarak tasarlanmış.
Minik bir kahvaltı salonu olan otel şahane ancak tek bir kusuru var o da asansör yok. Eğer merdiven konusunda sıkıntınız yoksa, bu otelde kalmanızı tavsiye ederim. Üstelik Fransa’da ciddi pahalı olan otopark burada ücretsiz.
Odalarımıza yerleştikten sonra öğle yemeği için tekrar kasabaya döndük. Kasaba tamamen koruma altına alınmış olduğundan, arabayı merkezde park etmek hayli zor. Ancak belediye, merkeze yürüyüşle 5 dk uzaklıkta otoparklar yapmış. Böylece tüm yollar yayalara kalmış. (Fransa’da merkeze ne kadar yaklaşırsanız, otopark ücretleri o kadar fırlar.) Arabayı güzelce park edip, hafif bir öğle yemeği için soluğu tipik Fransız bistrosu La Concorde’da aldık.

Artık Türkiye’de de uygulanmaya başlanan şu günün mönüsü konseptine bayılıyorum. Fransa’da en ünlü mekanın bile özellikle öğle yemekleri için daha hesaplı mönüleri var. Böylece çalışan kesim, yemeğini rahatça yiyebiliyor, işletme de hızlıca servis verebiliyor. Biz de La Concorde’da öğle yemeğimizi, çevirme Bresse tavuğu, vinegret soslu salatası ve çıtır çıtır patates kızartması ile geçiştirdik.

Bu arada “neden restaurant fotosunda kimse yok” derseniz, Fransızlar fotoğraflarının çekilmesi konusuna biraz hassaslar. Özel hayata saygı çok önemli. O nedenle mekanın ikinci katında çekim yaptım.
Öğle yemeğimizin ardından sıra önemli bir konuya geldi! Kültür turu mu yoksa yine bir degüstasyon keyfi mi? Kazanan hem kültür hem şarap oldu. Nasıl mı? Tabii ki 13.yy.’dan kalma bir manastırın içinde yer alan 1780 yılında kurulmuş ve Burgonya’nın en büyük kavlarından bir tanesi olan Patriarche Père et Fils’de tadım yaparak.

Bu tadım, kendine özel bir yazıyı hak ettiğinden, Gurme Cadı sayfamda kaleme aldım.
Öğleden sonra gün ışığında girdiğimiz mahzenden çıktığımızda hava kararmıştı. Otelimize dönerek, akşam yemeğimiz için hazırlandık ve heyecanla Le Caveau des Arches için kasabaya geri döndük.
Burgonya Lezzetleriyle Nefis Bir Akşam Yemeği

Dışardan baktığınızda hiç bir özelliği yokmuş gibi gözüken Le Caveau des Arches Burgonya’da güzelliklerin yer altında saklandığına hoş bir örnekmişçesine, yerin bir kat altında konuşlanmış.
Hafta içi olmasına rağmen, rezevasyonsuz yer bulmanın mümkün olmadığı Le Caveau Des Arches’da antre olarak tadımlık frenk soğanlı kremalı somon marine aldık.
Ardından Filet de Perchettes Meunières Gratin Dauphinois (Graten patatesli tereyağ sosunda tatlısu levreği), Risotto de Noix de Saint Jacques aux copeaux de parmesan (parmesanlı Noix de St. Jacques risotto), ve Filet de Bœuf grillé & Asperges Blanches (Beyaz kuşkonmazlı ızgara sığır bonfile) ana yemek tercihimiz oldu.
İnanılmaz geniş bir şarap mönüsü olan Le Cave Des Archers’de, tercihimiz 2012 rekoltesi, Chablis Premier Cru klasmanından Montmains teruarı William Fevre oldu.

Bu mükemmel akşam yemeğimiz Carpaccio de Fraises Gariguette Sorbet Verveine (Mine çiçeği sorbeli çilek karpaçyo), Moelleux au chocolat blanc Glace au chocolat (çikolata dondurmalı beyaz çikolatalı kek), Orman meyveli dondurma ve lokal peynirlerin yer aldığı arabadan hazırlattığımız peynir tabağı ile son buldu.
Türkiye’deki benzer restaurantlarla karşılaştırdığımızda, damak zevki ve sunum olarak kat be kat daha iyi olan Le Caveau Des Arches’da ödediğimiz hesap, benzer fine dining restaurantlarından yaklaşık %10 daha azdı.
Burgonya Bağ Rotası üzerinde 1 şato, 2 köy, 1 kasaba, 2 şarap tadımı ve nefis bir akşam yemeği sığdırdığımız günümüz bu güzel akşam yemeğiyle son buldu. Burgonya’yı karış karış gezdiğimiz lezzet serüvenimizin sonlarına yaklaşırken, hem 1000 km. direksiyon sallamanın verdiği hafif yorgunluk hem de 2 şarap tadımının verdiği nefis rehavetle gecemizi erken sonlandırdık ve minik şato otelimize döndük.
Sevgilerimle…