Macon’dan başladığımız, tarihi köy ve kasabaları keşfedip, şarap tadımları yaptığımız Burgonya turu son etabına Beaune’un en önemli noktasından başladık: Hotel Dieu Des Hospices Civiles de Beaune. Beaune Hastanesi


Hotel Dieu (Tanrının Evi) ve içinde yer alan Les Hospices, 1443 yılında Burgonya Dükü Philippe Le Bon’un şansölyesi Nicolas Rolin tarafından yaptırılmış

Ortaçağ mimarisinin tipik bir eseri olan Les Hospices, pişmiş topraktan rengarenk çatıları ile gotik sanatın en güzel örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Fakirler için hastane ve düşkünler yurdu olarak inşa edilen bu bina, Beaune’da gezilmesi gereken en önemli yer. Kapıdan girdiğinizde sizi, çok büyük bir avlu ve rengarenk çatılar karşılıyor. Giriş ücreti 7,50 Euro, değer mi bence değer!

Ardından, ilk ziyaret edilen bölüm, Salle des Pôvres (Fakirler Salonu). 50 m. uzunluğunda ve 16 m. yükseklikteki Fakirler Salonu’nun sonunda minik bir sunak bulunuyor.


14 m. genişliğindeki salonun her iki yanında yataklar var. Tek kişilik olan bu yataklarda hastalar ikişer ikişer yatıyormuş.

Bir sonraki durak, zenginler için hastane görevi gören Salle Saint- Hugues. Bu salonda yer alan tüm eşyalar otantik.
Yurdun tabii ki bir de mutfağı var. Rahibelerin yemek pişirdiği bölümde, her 15 dk.’ya projeksiyon eşliğinde canlandırma var.
Hastane olur da eczane olmaz mı?! Ortaçağ’dan günümüze kullanılan ilaç ve tıbbi malzemelerin yer aldığı bu bölümde en dikkati çeken parçalar ise porselen ilaç kavanozları.
Hospices de Beaune’un en son ziyaret edilen bölümü ise, tamamen Hristiyanlık kültürüne ayrılmış. Burada görülecek en önemli eselerden biri Flemenk resim sanatının öne çıkan örneklerinden biri olan Rogier Van der Weyden’in “Jugement Dernier” adlı eseri.
Hospices de Beaune’u adım adım gezdikten sonra, bir sonraki durağımız, Notre Dame Bazilikası oldu. Özellikle duvar halıları ile ünlü olan bu kiliseyi ne yalan söyleyeyim, dıştan görmek benim için yeterli oldu.

Beaune’da şarap meraklıları için bir başka görülmesi gereken yer, Burgonya düklerinin malikanesinde konuşlanmış olan, şarap müzesi. Giriş ücreti 5,80 Euro. Şarap ve tarih severler kaçırmasın, derim…

Sabahın erken saatlerinde başladığımız Burgonya Turu Beaune gezimizi nefis bir kahveyle sonlandırdık.
Bir sonraki durağımız, Burgonya Bölgesinin en önemli şarap markalarından Chateau de Pommard oldu.

1726 yılından günümüze Burgonya şaraplarının en önemlilerinden birini üreten şatonun muhteşem bir peyzaj örneği olan bahçesi, ana binadan minik bir patika yol ile ayrılmış.

Şatonun avlu girişinde yer alan resepsiyonda, Pommard’ın ünlü şaraplarından bazıları sergilenmekte.

Devasa fıçıların da heykel niyetine sergilendiği bu avlunun çevresinde konuşlanmış olan binanın bazı kısımları ziyarete açık.

Biz önce pek tabii ki minik şarap müzesini gezdik.
Zamanında binanın mutfağı olan kısımdaki şömine devasa boyutları ile görülmeye değer.
Daha sonra, 20 hektara yayılmış bağlarında bir gezinti yaptık.

Bu tur sırasında, rehberimiz, Pommard bağlarının toprak özelliklerini anlatarak, şaraba nasıl etki ettiğini bizlerle paylaştı.
Pommard şatosunda son olarak tadım salonuna geçtik.

Minik bir satış ofisi olarak da hizmet veren tadım salonunda önce 2011 rekoltesi Pernand-Vergelesses tattık. İlk yudumda akasya tadının ön plana çıktığı şarap, daha sonra damakta ve genizde hafif mineral tadıyla risotto, hamur işleri, rokfor benzeri peynirler ve deniz ürünleri ile mükemmel uyumlu.

İkinci şarabımız, yine şatonun üretimlerinden 2011 rekoltesi kırmızı Pommard oldu. Koyu rubi hatta kimi zaman mora çalan rengi ve orman meyveleri rahiyası bu şarabı özellikle av etleri ile mükemmel bir eşlikçi yapmakta.

Son şarabımız ise, şatonun medar-ı iftiharlarından 2012 rekoltesi Grand Vin du Château de Pommard oldu. Şakayık, gelincik ve gül gibi kırmızı çiçeklerin rahiyasına sahip bu şarap, koyu kırmızı rengi ve damaktaki akıcılığıyla 20 sene yıllandırılabileceği gibi, bekletmeden, özellikle kırmızı etler ile tüketilebilmekte.

Sabah Beaune turu ardından şarap tadımı derken, haliyle karnımız acıktı.
Puligny Montrachet’deki Olivier Leflaive’e rezervasyonsuz gitmek gibi bir çılgınlık ancak Elegans Cadısı’na yakışır dedik ve şansımızı denemek için yola düştük.
Burgonya bölgesinin en önemli şaraplarından bazılarına ev sahipliği yapan Puligny Montrachet minicik bir köy.

Ama aynı zamanda dünyanın en iyi sek beyaz şarabı olarak kabul edilen Batard Montrachet ve sadece bir çeşit yemek mönüsü ile degüstasyon yemeği servis eden La Table d’Olivier LeFlaive’in de bulunduğu yer.

470 kişilik bu köyde, Olivier Leflaive, şarapseverlerin ve gurmelerin yakından tanıdığı bir isim. 17. yy.’dan kalma 13 odalı bir otelin alt katında hizmet veren restaurantda mönü yok. Zira Olivier, kendi zevkine göre, ayın mönüsünü belirliyor ve şarapları eşleştiriyor.
Rezervasyonsuz gittiğimiz restaurantta, şans eseri, Olivier Leflaive’le tanıştık. Kendisi Türk olduğumuzu duyunca, şaraplarımızı çok merak ettiğini belirterek, bize özel bir masa hazırlattı.
Bu keyifli öğle yemeğinin detaylarını Gurme Cadı‘da ayrı bir yazıda kaleme aldım.

Son derece keyifli öğle yemeği, Büyük Burgonya turu için muhteşem bir final yemeği oldu.
Geceyi geçirmek üzere, Lyon’a doğru yola çıktık. Yolumuzun üzerinde yer alan Chalon Sur Saone bu yoğun programımızın en son durağı oldu.

Saone Nehri kıyısında konuşlanmış olan şehir tahmin edeceğiniz üzere yine bir Ortaçağ kenti.

Şehrin en önemli noktası Nicéphore-Niépce Müzesi. Neden mi? Zira fotoğrafın mucidi Nicéphore Niépce. Müze tamamen fotoğraf tarihi ve sanatına ayrılmış.
Chalon’da yapılacak bir başka aktivite ise, nehir turu. İster bir buçuk saat süren klasik tur ister öğle / akşam yemekli uzun turla Saône Nehri üzerinde keyif yapabilirsiniz.
Esasen bir endüstri şehri olan Chalon sur Saône’da verdiğimiz kısa mola ile çok gezmeli bol yemeli içmeli Burgonya turu sona erdi.
Macon’dan başlayan, toplamda ortalama 1250 km. araba kullandığım, tabiri caizse, köşe bucak keşfettiğim Burgonya turu tek bir yazıya sığmadığından, sekiz bölüm olarak yazmak istedim.

İnce detayların yer aldığı bu sekiz yazıyı özetleyerek “Burgonya’da ne yapsam” diyenler için bir gezi rehberi hazırladım.
Umarım, Burgonya Bir Lezzet Serüveni serisi hoşunuza gitmiştir. Biz gezerken çok keyif aldık, umarım siz de okurken keyif alırsınız.
Sevgilerimle,