Burgonya’da şarap tadımı deyince, önemli destinasyonlardan bir tanesi Beaune. Tarihi çok eskilere dayanan kasaba şimdiye kadar gezdiğim en büyük şarap mahzenlerinden birine sahip : Les Caves Patriarche. Beni o kadar etkiledi ki Burgonya Bağ Rotası yazımda kısaca bahsetmek yerine özel bir yazı yazmak istedim.

Rivayete göre, Erasmus’un Fransa’ya yerleşmesinin sebebi orduları yönetmek değil, Beaune şarabı içmekmiş. Antik Yunanlı şair Agatias’a göre de sadece bir kadının öpücüğü Büyük Burgonya şarabından daha büyük zevk verebilirmiş.
Gelelim Beaune’daki degüstasyonumuza. Les Caves Patriarche 1780 yılında Jean Baptiste Patriarche tarafından kurulmuş.
17. Yy’da manastır olan bir binada yer alıyor. Yerin altında 5 km uzunluğunda bir tünelde, üç milyondan fazla şişe var. Evet doğru duydunuz tam 3 MİLYON ŞİŞE. Çoğu var azı yok !!!
Bilet alırken, bir tadım kasesi ve alışveriş sepeti veriliyor. Girişte, minik bir şarap müzesi, fıçı galerisi ve 18. Yy. barok şapeli var.
Dar ama muhteşem bir merdivenle alt kata iniliyor ve serüven başlıyor.
Burada eski meşe fıçılar masa olarak kullanılıyor. Üzerlerindeki şarapları kasenize dökerek tadıyor, beğendiklerinizi hemen masanın arkasında yer alan raftan sepetinize atabiliyorsunuz.

Tabii ki degüstasyon hattı en basit şaraptan en rafine şaraba doğru bir yükseliş çiziyor.
Her teruarın sınıflandırıldığı bu mahzende ben 27 tane farklı şarap denedim. Bu şarapları merak edenler Instagram hesabımdan görebilirler.
Caves Patriarche’da önceden rezervasyon yaparak, sommelier eşliğinde özel tur yapmak da mümkün. Bu tur esnasında, private şeklinde demir parmaklıklarla kapalı bölümlerde tadım yapılıyor. Bu tadımlarda, daha önemli şişeler deneniyor. Sommelier turu için önceden rezervasyon şart. Hatta günler öncesinden yapmak gerekiyor.

Önceden rezervasyon yapmadığıma bin pişman etrafa bakınırken, randevusu gelmemiş bir sommelier yanımıza yaklaştı. Türk olduğumuzu bir de Fransızca konuştuğumuzu duyan sommelier bizi özel tadıma davet etti. (iki tane sepetin lebalep dolu olmasının da etkisi yok diyemem!)

Bu tadım esnasında, özellikle Hospices de Beaune’a gelir getirmek amacıyla üretilmeye başlanmış ancak daha sonra, bölgenin medar-ı iftiharı olmuş olan 2012 rekoltesi Beaune teruarından Nicolas Rolin özel küve ve 2010 rekoltesi Pommard teruarından Dame de La Charité en beğendiklerimden oldu.
Bu şişelerin yanı sıra, alışveriş sepetimde tabii ki bir Chablis Premier Cru, Gevrey Chambertin, Mersault ve Puligny Montrachet de yer aldı.

Alması bir keyif ama Türkiye’ye getirmesi ayrı bir eziyet olacak diye kara kara düşünmeye başlamışken, sommeliermiz, şimdiye kadar hiç görmediğim şarap bavulu ile karşımda beliriverdi. İçine 12 tane şarabın girdiği bu bavulcuğu da kaparak, üç saate yakın süren degüstasyon turumuzu bitirmek üzere yukarı çıktık.
Meğer tur bitmiş de tadım bitmemiş.

Bu sefer de bölgenin bir diğer ünlü ürünü Crème de Cassis (frenk üzümüyle yapılan alkollü bir içecek) ve Marc de Bourgogne’u (bir tür dijestif) tattık.
Tat olarak benim damak zevkime göre değil ancak Fransa’nın en sevilen aperitifi Kir Imperial’in baş rol oyuncusu olan Crème de Cassis ile tatlı severler için harika kokteyller hazırlayabilirsiniz.
Eğer bir gün yolunuz bu bölgeye düşerse şarap sevmeseniz bile Burgonya’da şarap tadımı yapmadan dönmeyin derim. Ne de olsa 14. Louis’nin dediği gibi
Burgonya Şarabı, Kralların Şarabıdır.

Sevgilerimle…
Not: Yazımda sommelier kelimesini kullanmak zorunda kaldım. Çeviri olarak şarap garsonu diye geçiyor ki alakası yok. Şarap çeşnicibaşısı kelimesi de kulağıma bir garip geliyor. Şarap tadımcısı deseniz o da biraz eksik kalıyor. O yüzden sommelier kelimesini kullandım, affola…