
Malum, geçen hafta tam yeni yıl arifesi, arkadaşlar dostlarla o restaurant senin bu restaurant benim gezip durdum. Çoğunluğu Ankaralı olan birbirinden tatlı arkadaşlarla 12 kişilik bir gurüh halinde Lokanta Armut’a tabir-i caizse “çıkarma” yaptık.
Armut’un bulunduğu Fatih Sultan Mehmet Mahallesi çok ilginç bir yer. Tam bir Türkiye mozaiği. Gecekonduların ortasında dünyanın en pahalı arabalarından Ferrari’nin yetkili servisi, öte yanda derme çatma evlerin arasında çok kaliteli konsept restaurantlar… Aralarında dünyalar kadar mesafe olan iki zümrenin birbirine bu kadar rahat uyum sağladığı başka bir yer olduğunu pek sanmıyorum. Neyse konumuz sosyoloji değil, dönelim esas meselemize…
Lokanta Armut, konsept mutfak fikriyle yola çıkmış. Ortalama 30 kişilik kapasiteye sahip restaurantın menüsü kısıtlı olmakla birlikte şefin kendine özgü dokunuşlarıyla yaratıcı bir şekil almış. Servisin gerçekten çok iyi olduğu bu mekanda, antre olarak yerel tulum peynirleri tabağı ile tadıma başladık. Trabzon Tuzsuz, Erzincan Tulumu, Kars Kerti ve Bayburt Göğermiş peynirlerinin hafiften kuvvetliye sıralandığı tabaktan benim favorim Kars Kerti oldu. Gorgonzola gibi kuvvetli bir tada sahip olan Kerti peyniri özellikle kıvamında soğutulmuş bir Sauvignon Blanc veya Pinot Gris şarabı ile mükemmel gidecektir.
İkinci antremiz, kimyonlu kraker eşliğinde Avokadolu humus oldu. Yarı güneyli olarak, humusun bu kadar modifiye edilmesi açıkçası beni biraz üzdü. Humus dediğimiz zaman şöyle tadı kuvvetli, yanında son derece nötr yardımcı ile yenen bir meze akla geliyor. Avokadolu humus belki bir deneme olmuş ama açıkçası benim damağıma çok hitap etmedi.
Üçüncü antremiz daha iddialı bir seçim oldu. Kırmızı soğan reçeli eşliğinde ördek ciğer pate. Reçel ve pate kombinini okuyanların otomatik olarak yüz buruşturmasına hiç şaşırmam zira ben de aynısını yaptım ama bir defa tattıktan sonra, ön yargımın nasıl da saçma olduğunu anladım. Tamam dürüst olalım, karnım acıktığında “aman da reçelli ördek pate olsun” diye aşermem ama bu tip konsept mutfaklarda denenebilecek inovatif bir tat olduğu da aşikar.
Dördüncü ve sonuncu antremiz ise, vanilyalı domates turşusu ve ev yapımı acı hardal ile servis edilen Corned Beef tuzla konserve edilmiş sığır eti, bir nevi kavurma da diyebiliriz. Hoşuma gitti mi hayır. Tatsız tuzsuz bir şey. Zaten İngiliz mutfağının medar-ı iftiharı olduğuna göre öyle damak çatlatan bir şey beklemek de abes olur.
Ana yemek öncesi aldığımız ballı hardal soslu ızgara armut ve rokforlu körpe ıspanak salatası beklediğimin aksine gayet lezzizdi.
Yazması yirmi, yemesi beş dakika olan antrelerimizi bitirdikten sonra, sıra ana yemeğe geldi. Kimimiz somonun bir cinsi olan, tatlı patatesle servis edilen deniz alasını, kimimizse (bendeniz de dahil olmak üzere) firik risotto yatağında kuzu tandır aldık.
Sevmesem de blogda doğru ve tarafsız yazı yazmak adına, her yemekten tatmayı gerekli görüyorum. Sonuçta, tatmadığım bir yemek hakkında yazmak yalancılıktan başka bir şey değil. İşte bu fikirden yola çıkarak tattığım deniz alası, somon vs. balıkları sevenlerin çok da beğeneceği, hafif hatta tatlı patatesleri by pass edersek, diyetetik bile adlandırabileceğimiz bir yemek.
Gelelim, benim iki favorimden ilkine. Firik risotto yatağında kuzu tandır. Benim için gerçek et kuzu ve koyundur. Dana sevmem, yurtdışında ise, sığır etine bayılırım. Birçok Fransız arkadaşımdan, Türkiye’de yedikleri kuzuyu Fransa’da bile yemediklerini defalarca duymuşluğum vardır. O akşam Armut’da tattığım kuzu tandır da gerçekten çok lezizdi. Yanlız nahoş bir durum oldu. Kuzunun iyi ayıklanmaması nedeni ile, firiklere karışmış olan bir kemik parçası maalesef dişimin dolgusunu kırdı geçti. Mekanın loş olmasını dikkate almayarak bu tip bir yemeğin tam olarak ayıklanamayabileceğini göz ardı ettiğim için, hatayı kendimde buluyorum. Yine de tavsiyem, bu yemeği seçenlerin yerken çok dikkatli olmaları.
Tüm yemek boyunca, yediklerimize Cabernet Sauvignon ve Merlot kupajı kırmızı Barbare şarabı eşlik etti.
Dört antre, bir ana yemekten sonra “hala yerin kaldı mı” diye soruyorsanız valla kalmış. İyi ki de kalmış. Genelde yemek üzerine tatlı yerine sadece kahve tercih etmeme rağmen, blog aşkına, sadece tatmak ! amaçlı iki tane tatlı istedim. İlki son derece hafif olan çıtır badem parçacıklı viskili puding. Son derece hafif şekerle yapılmış olan bu tatlı, yemek sonrası şeker krizi tutanları kesinlikle kandırmaz. Ağzım tatlansın ama komaya da girmeyeyim diyorsanız ideal bir seçim.
Gerçek bir çikolata tutkunuysanız o zaman tüm yemekler arasında benim ikinci favorim olan deniz tuzu karamelli çikolatalı tartı mutlak ama mutlak denemelisiniz. Gerçekten bir damak şöleni olan bu tarttan, bırakın tadım yapmayı, tam iki taneyi sildim süpürdüm.
İnovatif mutfak fikrini çok sık bulmasam da denemeyi seviyorum. Lokanta Armut, bu deneyimlerim arasında kuzusu ve tartı ile benden “geçer not” aldı.
Mekanın küçük olması nedeni kapı girişine bile masa konmuş. Sıcak havalarda kesinlikle sorun teşkil etmese de, soğuk havalarda içeri giriş ve çıkışlarda, giriş kapısının hemen önünde yer alan sekiz kişilik masada oturmak gerçek bir ızdırap. Belki giriş kapısının oraya, kalın bir perde asılarak, soğuk hava bir nebze olsa da engellenebilir, diye düşünüyorum. Bu arada tuvaletler de son derece temiz. Bir tebrik de bunun için.
Eğer İstanbul’un değişen mutfak kültürünü yakından görmek, yaratıcı yeni yemekleri tatmak, farklı ortamları tanımak istiyorsanız, LOKANTA ARMUT güzel bir seçim olacaktır.
Afiyette kalın!
Lokanta Armut
Adres : Atatürk Caddesi No:6/B Etiler/Küçükarmutlu İstanbul
Tel: 0 212 229 22 25 – 0 536 605 36 63
Çalışma saatleri : Pazar hariç 18:30 – 24:00
Sevgilerimle,
antre, yerine giris yemeği, yada iştah açıcı
inovatif bir tat yerine yenilikçi bir tat
kullanabilirsiniz
Sn. Anybody
Öncelikle dikkatiniz için teşekkür ederim. Antre kelimesi her ne kadar fransızcadan dilimize intikal etmiş olsa da hali hazırda, gastronomi dünyasında kullanılan ve Türk Dil Kurumu tarafından kabul görmüş bir terimdir. Bu nedenle kullanmakta bir sakınca yoktur. Öte yandan, inovatif kelimesi, dilimize bir şekilde özellikle reklamlarla birlikte yer etmeye başlamış olmasına rağmen, maalesef Türk Dil Kurumunun tam çevirisi YENİLEŞİMCİ olup, yenilikçi bir tat bana sanki yeniliği yapan tatmış gibi bir his veriyor. Yenileşimci kelimesini ise, inanın size bu yorumu yazarken Türk Dil Kurumunun sözlüğüne bakarken ilk defa gördüm :))) Sanırım, inovatif kelimesi, TDK düzgün bir kelime yaratmadığı sürece, daha çok karşımıza çıkacağa benziyor. Saygılarımla….